Hastaneye iki uzman doktor atandı
Hastaneye iki uzman doktor atandı
77. Dönem Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurası ileKarapınar Devlet hastanesinde göreve başlayan Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Zeynep Cura, Sağlık Tesisinde Algoloji (Ağrı) Polikliniğine hizmet vermeye başlamıştır. Muayene olmak isteyen hastalar Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri hastanemizin zemin katında bulunan Algoloji (Ağrı) polikliniğine başvurabilirler. Ağrı Polikliniğinde Bakılan Hasta Grupları 1. Kanser Ağrıları 2. Boyun Omuz Ağrıları a) Boyun fıtığı b) Boyun omur eklemi (faset eklem) ağrıları c) Kaslardaki tetik noktalara bağlı ağrılar d) Boyun bölgesi yumuşak dokuların zorlanması 3. Sırt ve gögüs ağrıları a) Sırt kaslarının fonksiyon bozukluğu b) Gögüs kaslarının fonksiyon bozukluğu c) Kaburga sinirlerinin sıkışmasına bağlı ağrılar d) Gögüs içi organ ağrılarının yansıması 4. Bel ve bacak ağrıları a) Bel fıtığı b) Bel omur eklemi (faset eklem) ağrıları c) Sakroiliak eklem ağrıları d) Diz ve kalça eklem sorunlarına bağlı ağrılar e) Myofasyal ağrı sendromu f) Siyatik ve femoral sinir sıkışmaları 5. Damar tıkanıklığına bağlı ağrılar a) Şeker hastalığına bağlı b) Sigaraya bağlı (Buerger hastalığı) c) Damar yetmezliklerine bağlı 6. Şeker hastalığına bağlı nöropatik ağrılar 7.Zona hastalığına bağlı gelişen nevraljik ağrılar 8.Fantom ağrıları 9. Baş ve yüz ağrıları a) Migren ve benzeri damarsal başağrıları b) Gerilim tipi başağrıları c) Boyundaki yapılardan kaynaklanan başağrıları d) Trigeminal nevralji e) Oksipital nevralji f) Atipik yüz ağrıları g) Çene eklemi fonksiyon bozuklukları h) Baş ve yüz kasları kaynaklı ağrılar 10. Sempatik sinir sistemi hastalıkları 11. Nedeni Bilinmeyen Ağrılar Öte yandan İç Hastalıkları Uzmanı Osman Hakan Demir 2. Dahiliye polikliniğinde hafta içi her gün hizmet vermeye başlamıştır. Aynı zamanda palyatif bakım merkezi sorumlu hekimliğini de yürütecek olan Dr. Demir’in polikliniğine ilgili hasta yakınları da başvurabilirler
Anne Sütü Ve Emzirmenin Önemi:
Anne Sütü Ve Emzirmenin Önemi:
Sayısız özelliğiyle bir yaradılış mucizesi olan anne sütü bebek için en mükemmel ve ideal besindir. Gelecek yıllar için sağlıklı ve mutlu nesiller yetiştirmek her zaman düşünülen ve amaçlanan bir ilke olmuştur. Bunun sağlanabilmesi ve bebeklerin sağlıklı büyüyüp gelişebilmeleri için en ideal beslenme yönteminin ise emzirme olduğu bilinen bir gerçektir. Emzirme; bebeklere ve çocuklara bu hakkı sağlayan, mükemmel beslenme biçimi ile yaşama en sağlıklı başlama şeklidir. Bu nedenle tüm dünyada 1-7 Ekim “Emzirme Haftası” olarak kutlanmaktadır. Bebeklerin beslenmesi, hayata gözlerini açtıkları ilk andan itibaren büyük önem taşımaktadır. Yılda milyonlarca çocuğun ölümünü önleyen ekonomik, yan etkisi olmayan ağızdan verilebilen bebeğin ilk aşısı anne sütüdür ve tüm bebekler ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmelidir. Anne sütünün içerdiği besin maddeleri bebeğin ayına uygun ideal oranlardadır. Emzirmenin hem anneye hem de bebeğe sayısız faydaları bulunmaktadır. Emzirilen bebekler anne sütü ile beslenmeyenlere oranla hem daha sağlıklı, hem de daha zeki olmaktadır. Aynı zamanda anne sütü ile beslenerek her yıl tüm dünyada pek çok bebeğin hayatı kurtulmaktadır. Anne sütü bebeğin ilk 6 ayda ihtiyacı olan ve bebeğin büyümesi için gerekli tüm besin maddelerine sahiptir (su, protein, yağ, demir, vitamin v.b.). Anne sütü bebek için en temiz, hazmı kolay, taze, bebeğin her ihtiyacına uygun ve her an hazır tek besindir. Emzirilen bebeklerde; ishal, alt solunum yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı, zatürre, İdrar yolu enfeksiyonu gibi enfeksiyon hastalıkları daha az görülür. Anne sütü alan bebeklerin İnsülin-bağımlı diyabet, Chron hastalığı, Ülseratif kolit, Lenfoma ve ileri yıllarda oluşabilecek alerjilere yakalanma olasılığı daha düşüktür. Anne sütü ile beslenen bebeklerde obesite gelişme riski mama alan bebeklere oranla daha azdır. Emzirmenin anneye de faydaları vardır. Ekonomik, kolay, anne ve bebek için uygun bir işlemdir. Emzirmek anneyi meme ve yumurtalık kanserinden korur. Doğumdan sonra rahmin daha çabuk toparlanmasına yardım ederek annenin daha erken iyileşmesine neden olur. Annenin hamilelik öncesi kilosuna daha kısa sürede dönmesine yardım eder. Anne ile bebek arasındaki sevgi bağının kurulmasına, annenin güven duygusunun gelişmesine ve kendini iyi hissetmesine neden olur. Sık sık emzirmek anne sütünü artırır. Bu nedenle bebek her istediğinde süre kısıtlaması olmadan gece ve gündüz emzirilmelidir. Ünlü Türk düşünürü ve tıp adamı Buharalı İbni Sina, “Bebek mümkün olduğu kadar anne sütü ile beslenmelidir. Çünkü anne sütü, bebek daha anne karnında iken onu besleyen kana en çok benzeyen besindir” diyerek değerini açıkça ifade etmiştir. Halkımız emzirme ve anne sütü konusunda her türlü soru ve sorunlarında aile hekimlerine ya da hastanelere başvurarak yardım isteyebilir. Çünkü Anne sütü ile beslenmek her bebeğin, bebeğini emzirmek ise her annenin hakkıdır. Emzirilen bebeklerden oluşacak sağlıklı nesiller ise bizim hedefimizdir. Dr. Ahmet TAŞDEMİR İlçe Sağlık Müdürü TSM Başkanı
Ekim Ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı
Ekim Ayı Meme Kanseri Farkındalık Ayı
Bilindiği gibi kanser günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Sebebi bilinen ölümler sıralamasında ilk sırayı alan kanser, öldürücülüğü yanında bıraktığı sakatlıklar ve tedavisindeki yüksek maliyetler nedeniyle iş gücünde ve ülke ekonomisinde çok ağır kayıplara neden olmaktadır. Kanserle mücadelede ülkelerin kendi Ulusal Kanser Kontrolü programlarını geliştirmeleri önemlidir. Kanser kontrol programları doğru ve güvenilir kanser verilerinin toplanmasını, önlenebilir kanser etkenleri ile mücadele edilmesini, taranabilen kanserler için etkin tarama programları geliştirilmesini ve tedavi hizmetlerini kapsamaktadır. Ülkemizin de 2008 Yılından beri uyguladığı Ulusal Kanser Kontrol programı bulunmaktadır. Bakanlığımızın 81 İlde yaygınlaştırdığI Aktif Kanser Kayıtçılığı uygulaması ile güvenilir kanser verileri toplanmaktadır. Son verilerimize göre kadınlarda en sık görülen ilk 5 kanser şöyledir: Meme, Tiroid, Kolorektal, Rahim ve Akciğer kanseridir. Ulusal kanser kontrol programı çerçevesinde Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) taranmasını önerdiği 3 kanser (meme, rahimağzı, kolorektal) için ücretsiz toplum tabanlı tarama hizmeti Sağlıkta Dönüşüm programı ile 10 yıldan fazla süredir verilmektedir. 2013 yılına kadar KETEM’lerde yürütülen tarama çalışmalarına artık Toplum Sağlığı Merkezlerimiz ve Aile Hekimlerimiz de katılmıştır. Vatandaşlarımızın ücretsiz olarak verilen kanser tarama hizmetlerine katılımı son derece önemlidir. Son yayınlanan Avrupa Birliği Komisyon raporunda da kanserle mücadelede önleme ve tarama programlarının önemi vurgulanmış, 2013 yılından itibaren tüm üye ülkelerde kanser tarama programlarına katılım oranının %100’e çıkarılması yönünde karar alınmıştır. Meme Kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlarda en sık görülen kanser olup, yılda yaklaşık 15.000 kadını etkilemektedir. 2000’li yıllardan beri tüm kanser istatistiklerimizde kadın kanserlerinin %20-25’i meme kanseridir. Kadınların meme kanseri nedenleri, belirtileri, korunma, tarama, taramanın ne zaman ve nasıl yapılacağı hakkında bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi önemlidir. Meme kanseri tedavisi erken evrelerde yüzde yüz sağlanabilir. İleri evrelerde hem yaşam süreleri kısıtlı hem de tedavi seçimleri hastalar için yaşam kalitesini düşürecektir. 40-69 yaş arası tüm kadınlarımızın meme kanseri taraması için iki yılda bir mamografi çektirmek üzere en yakın KETEM’e başvurmasını istiyoruz. Erken Teşhis Hayat Kurtarır! Dr.Ahmet TAŞDEMİR İlçe Sağlık Müdürü TSM Başkanı
Dünya Astım günü
Dünya Astım günü
Astım nasıl bir hastalıktır ve belirtileri nelerdir? Astım akciğer içi hava yollarında daralmaya neden olan ve alevlenmeler (ataklar) ile seyreden müzmin (kronik) bir akciğer hastalığıdır. Hava yollarındaki bu daralmanın nedeni mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının şişmesidir. Hastalık tekrarlayan nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı/hışıltı/ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir. Astım ne sıklıkta görülmektedir? Dünyada yaklaşık 300 milyon kadar astımlı hasta olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise yaklaşık her 12-13 erişkinden biri ve 7-8 çocuktan biri astım hastasıdır. Astımın görülme sıklığı yıllar içinde giderek artmaktadır. Astım için risk faktörleri nelerdir? Astım hastalığının ortaya çıkmasında etken olan faktörlere risk faktörleri denir. Astımın neden bazı bireylerde görülüp, bazılarında görülmediği işte bu risk faktörleri ile açıklanabilir. Bu faktörler kişiyle ve çevreyle ilgili olmak üzere iki gruptur. Kişisel risk faktörleri içinde kalıtım yani genetik yapı, cinsiyet ve şişmanlık sayılabilir. Çevresel risk faktörleri ise kalıtsal olarak yatkın bireylerde astımın ortaya çıkması ve ağırlığı üzerinde rol oynar. Bunlar alerjenler, tekrarlayan akciğer infeksiyonları, sigara dumanına maruziyet, bazı ilaçlar, iç ve dış ortam hava kirliliği ve beslenme tarzıdır. Astım tanısı nasıl koyulur? Yakınmaları astımla uyumlu olan hastalarda yapılan muayene ve nefes ölçüm testleri ile koyulur. Astım tedavi edilebilir mi? Astım tedavisinin amacı hastalığın kontrol altına alınması ve sağlanan bu durumun idame ettirilmesidir. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu hastalığın tedavisi ile ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır. Uygun ilaç tedavisi ile, astımlılar iş ve okul dahil günlük yaşamlarına, hastalık nedeni ile herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı soluk alma yolu (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır ve bu yolla daha az yan etki ile direk hava yollarında istenen tedavi edici etkiyi oluştururlar. Özel cihazlarla verilirler. Tedaviye başlanırken bu özel cihazların kullanım şekli mutlaka hastalara gösterilmelidir. Astımın tam kontrol altında olması ne demektir? Astımlı bir hastanın gündüzleri astım yakınmasının bulunmaması, gece astım nedeni ile uykudan uyanmaması, hastalığı tedavi eden ve kontrol altında tutan ilaçları kullanırken ayrıca sık olarak hızlı etkili nefes açıcı ilaçlara gereksiniminin olmaması, nefes ölçüm testlerinin normal olması ve günlük işlerini engellenmeden yapabilmesi hastalığın tam kontrol altında olduğunu gösterir. Bütün astımlılarda hastalık kontrol altına alınabilmekte midir? Maalesef astımı tamamen kontrol altında olan hasta sayısı hem dünyada hem ülkemizde halen istenen düzeyde değildir. Halen 4 astımlıdan biri yılda bir kez astım alevlenme (atak) nedeniyle acil servise başvurmaktadır. Astım kontrolünü güçleştiren etkenler arasında ilaçların doğru teknikle ve düzenli kullanılmamasının yanı sıra, sigara dumanı, alerjenler ve kimyasallar gibi tetikleyicilere maruz kalmak ve obezite sayılabilir. Ülkemizde astımlı hastaların %10’undan fazlasının halen sigara içmekte olduğu ve %30-40’nın obez olduğu bildirilmiştir. Yapılan araştırmalarda sigarayı bırakmanın ve obez hastaların kilo vermesinin, astımın kontrolünü kolaylaştırdığı gösterilmiştir. Dr.Ahmet TAŞDEMİR İlçe Sağlık Müdürü TSM Başkanı
Dünya Kalp Günü
Dünya Kalp Günü
Kalp ve damar hastalıkları küresel olarak bir numaralı ölüm sebebidir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin artarak, 2030 yılında 22,2 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Dünya sağlık Örgütü verilerine göre 2012 yılında tüm dünyada bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerin yüzde 46,2’si (17,5 milyon) kalp ve damar hastalıkları nedeniyledir. Bu ölümlerin 7,4 milyonu kalp krizine, 6,7 milyonu inmeye bağlıdır. Beklenilenin aksine ölümlerin yüzde 80’i iyi gelir düzeyi olan ülkelerde değil, düşük ve orta gelir düzeyinde yer alan ülkelerde gerçekleşmiştir. Kadınlarda risk düzeyi erken yaşlarda daha düşük iken, yaşın ilerlemesi ile risk artmakta ve hastalıktan kadınlar ve erkeklerde eşit olarak etkilenmektedir. Ülkemizde 2013 yılında ölen her 5 kişiden ikisinin kalp-damar hastalığına bağlı nedenlerden öldüğü görülmektedir. Davranışsal risk faktörleri yani, sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, tütün kullanımı ve Alkol kullanımı koroner kalp hastalığının yüzde 80’inden sorumludur. Kardiyovasküler hastalıkların çoğu risk faktörleriyle mücadele edilerek engellenebilir. Risk faktörlerinin kontrolü ile kalp ve damar hastalığı görülme sıklığının yarıya indirilebileceği bildirilmektedir. Sağlıksız beslenme ve yetersiz fiziksel aktivite etkisiyle bireylerde kan basıncında yükselme, kan şekeri yüksekliği, kan lipidlerinde yükselme, fazla kilo veya obezite görülür. Sosyal ekonomik faktörler ve kültürel değişiklikler (küreselleşme, şehirleşme) toplumun yaşlanması, stres, herediter faktörler kardiyovasküler hastalıkların diğer belirleyicileridir. 30 yaş üstü her birey için kardiyovasküler riskin hesaplanması ve varsa davranışsal risk faktörlerine uygun müdahaleler ile kalp krizi, inme, kalp yetmezliği ve diğer komplikasyonların gelişmesini önleyebilecek tedbirlerin alınması önerilir. Her bir bireyin kalp ve damar hastalıklarına yol açan davranışsal risk faktörleri ile ilgili farkındalığının artırılması ve hasta olmamak için riskli davranışlarını olumlu davranışlara değiştirmesi için teşvik edilmesi gerekir. Sağlıklı kalmak ve kalp ve damar hastalığına yakalanma riskinden uzak durmak için sağlıklı beslenelim, düzenli fiziksel aktivite yapalım, tütün ve tütün ürünleri kullanmayalım, alkol kullanmayalım, Kardiyovasküler riskimizi öğrenelim, kilolu veya obez olup olmadığımızı, kan basıncımızı, kan şekerimizi ve kan lipidlerimizi öğrenelim ve hekim tavsiyelerine uyalım” Dr. Ahmet TAŞDEMİR İlçe Sağlık Müdürü TSM Başkanı
Bu Kategorinin Diğer Haberleri
YAZARLAR